12 Kasım 2013 Salı

Studio Ghibli Music Box Collection スタジオジブリ オルゴール・コレクション

http://www.youtube.com/v/bHina6WfiIY?version=3&autohide=1&autohide=1&feature=share&showinfo=1&autoplay=1&attribution_tag=8tbiz_QRnVnXbkPrlz-E4Q

23 Eylül 2013 Pazartesi

Amargi Üç Aylık Feminist Teori ve Politika Dergisi Sayı: 30




Şimdi, üzerinden azıcık bir zaman geçmişken, o soru hala geçerli: Neydi Gezi?


Kürdistan'da otuz küsur yıldır insanların maruz kaldıkları şiddetin yüzbinde birini görünce... Kendini onlarla karşılaştırmanın şımarıklığı... Eee, nasıl oluyormuş bakalım?...Meğer bu çocuklar o kadar da apolitik değillermiş… Meğer biz ne komikmişiz… Meğer o kadar da yalnız değilmişiz. Meğer o kadar da yalnız değilmişiz…


Mısır üzerine iki çeviri, kitaplar, dedikodular, dünya haberleri, dertleşmeler... Eylül sayımız yine oku oku bitmeyecek kıvamda!


İçindekiler;

"Neden Sildiniz?"

Amargi'den Feminist Tartışmalar


Ne Olacak Bu Memleketin Hali (5): Korku ve Teslimiyet İlişkisi İktidarlara


Lazımdır - İfakat ve Fitnat


Dosya: Bizim Gezi


Gezi'nin Kalan'ı 

-Hazal Halavut-

Bunlaaaarrr! 

-Dilara Kızıldağ, Şehlem Sebik-

Direnişte LBT Kadın Olmak 

-Zeliş Deniz, Özlem Çöl, Sezen Yalçın-

Gezide Feministlerin İkili Mücadelesi 

-Öznur Subaşı, Ece Kocabıçak-

Kadına Şiddete Karşı Müslümanlar İnisiyatifi ile Söyleşi 

-Aksu Bora-

Gezi Direnişi ve Eylemlerin Yurtdışı Yansımaları 

-Arkadaş Mihrak-

Doktor Yok mu 

-Arzu Erbilici-

Direnişte de Çifte Mesai 

-Melek Özman-

Bir Eflatun Dirim 

-Göze Orhon-

Mayıs 

-Eda Günay-

Evimiz Taşlandı, Sokakta Kaldık 

-Gamze Hakverdi-

İzmir'in Kızları Değil, Direnen Gezi Kadınları 

-Derya Koptekin-

Gezi Direnişi Deneyimleri 

-İzmir Amargi-

Kadının Devrimi Uzun Bir Caz Şarkısı 

-Esra Gündoğdu-

Devrim miydi Yoksa Bir Baş Dönmesi mi? 

-Ayfer Feriha Nujen-

Dersim ve Gezi Ruhu 

-Diren Kara Çelebi-

BDP ve Gezi Direnişi 

-Yüksel Mutlu-

Babalık Kompleksidir Çocuklarımızı Öldüren 

-Dilek Şentürk-

Gezi Parkı Çocukları 

-Gökçe Zeybek Kabakcı-

Taksim Gezi Direnişi'nden Antakya Armutlu Direnişine 

-Hatice Can-

Peygamberler Şehri'nin Gezi Hali 

-Sevda Çelik Özbingöl-

Ne Zaman Büyüdünüz de? 

-Meral Öz-

Bir Park, Bir Direniş, Bir Kadın 

-Eda Ağca-

Gazele Güzelleme 

-İrem Çağıl-

İki Kadın Bir Gece Gezisinde 

-Yonca Güneş Yücel-

90'lar mı Dediniz?

- Ayça Örer-

Başka Bir Başlangıç 

-Emine Ayhan-

Fikir Takibi


Orijinal Yoga ile Güzelliğin Keşfi 

-Selen Vargün-

Endülüsün Memeleri 

-Zeynep Ceren Eren-

Bunları Yaşadık 

-Zeynep Ceren Eren-

Barış İçin Kadın Girişimi Buluşmalarını Sürdürüyor 

-Nilgün Yurdalan-

Ortak Geleceğin İnşası İçin Diyarbakır'da Buluşan Kadınlar 

-Hidayet Tuksal-

Ortadoğu Kadın Konferansı 

-Yüksel Mutlu-

Birinci Ortadoğu Kadın Konferansı İzlenimleri 

-Seher Akçınar Bayar-

Mektubunuz Var


Ne Yapıyorsak Biz Kadınlar Yapıyoruz 

-Nezahat Kapuci-

Sandık


Kadının Olmayan Siyasi Tarihi 

-Nurgül Uçar-

Why So Atıl: B.lünerek Çoğalmak vs. D.vünerek Çoğalmak 

-Şaziye Silen-

Geyik Yaptım 

-Didem Türe-

Dünya Alem 

-Ülkü Özakın-

Kadın Düşmanlığı Mısır Kültürünün Bir Parçası - Hoda Salah ile Söyleşi


Mısır'da Ordu ve Ekonomi 

-Zeinab Abul Magd-

Kitaplık 

-Sema Aslan-

Dünyayı Hackleyerek Değiştirmek

-Gamze Göker-

Apartman Boşluğunda Güvercin Uçurmak 

-Nihan Bozok-

"Yapıştı Canımıza Kelimeler" 

-Aksu Bora-


Türkçe (Orijinal Dili:Türkçe)
144 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 22 x 2 cm 
İstanbul, 2013
ISBN : 2789785953746


http://www.idefix.com/kitap/amargi-uc-aylik-feminist-teori-ve-politika-dergisi-sayi-30-kolektif/tanim.asp?sid=TBILXKUJJA2AVU5XUT4O


12 Aralık 2012 Çarşamba


Amargi 27. Sayi'da dosya konumuz, Donusen Hayat: Mutfak!..


-Gülşah Seydaoğlu, "Mutfağa Saklı" 

--Asuman Özgür Keysan, "Mutfak: Annemin Odası" 

--Ebru Gedik Askan, "Mutfakla İmtihanım" 

--Değer Kavaz Gürgöz, "Çaydanlık Kapağındaki Tereyağı" 


--Emel Uzun, "Hep Eksik Mutfak"

--İlhan Zeynep Karakılıç, "Tarhananın Dönüşümü"

--Figen Uzar Özdemir, "Mutfakta Neler Oluyor?"

--Figen Işık, "Buzdolabı Hikayeleri"

--Burcu Şimşek, "Bahçeye Açılan Kapı"

--Demet Gülçiçek, "Mutfak Keyif Yapma Mekânımız Olsun mu?"

Bu kadarla da bitmiyor, dahasi da var!..

--Derya Şaşman Kaylı, "Gerdanlar, Dudaklar, Butlar…"

--Selda Tuncer, Aksu Bora, "Dişi Sineğin Bile Uğramadığı Bu Pis Mutfak"

--Nükhet Sirman, "Mutfaklarımızda Davetsiz Misafirler" 

--Balam Nedim Kenter, "Yiyen Kadınlar, Etik Bedenler, Sindirilemeyen Pratikler" 

--Şaziye Silen, "Kişisel Bir Macera"

--Gülce Özen Gürkan, "Mutfağın Yeniden Doğuşu"

--Ebru Arıcan, "Yine Yeşillendi Krizin Mağdurları"

--Nihan Bozok, "Et, Süt, Barbi Bebek"

--Meral Akbaş, "Bir Yanım Öbür Yanıma Düşman"
Ve suphesiz her sayida oldugu gibi, cok cesitli konularda bir dolu dosya disi yazi:

--Emel Ataktürk, "Bugünü Görmek de Güzel" 

--İlke Acar, "Kadınlar 25 Kasım’da Adalet İstedi" 

--Şehlem Sebik, "Bir Muhalefet Biçimi: İstanbul Kadın Müzesi" 

--Gülsüm Depeli, "KaosQ+: Düşündükçe Heyecanlanıyoruz" 

--Ayşe Sağlam, "Khalkedon’un Mutfağından Yükselen Güzel Kokular"

--Melike Koçak, "Araf: Genç Kızlara Karanlık Nasihatleri"

--Bircan Polat, "Gözetleme Kulesi: Dünyaya Bakıyorlar Gözlerini Kırpmadan"

--Hatice Pınar Şenoğuz, "Suriyeli Genç Kadınların Gözünden Suriye Devrimi"

--Hülya Çağlayan, "Kentin Yönetimselliğinde Kadın"

-- Serap Yüzgüller Arsal, Seda Yavuz, "Cadılık"

--Derya Koptekin, "Kelebekler"

--Gülnur Elçik, "Her Şey “Normal”




Amargi 27. Sayı kapak fotoğrafı: Şehlem Sebik

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Başlıksız

7-8 Temmuz Sanatın Eylemi

27 Nisan 2012 Cuma

İşten sonra Bir Gün sergisi ile ilgili Özge Başak Taneli'nin Bir Gün gazetesi için yaptığı röportaj

ŞEHLEM SEBİK VE ‘İŞTEN SONRA BİR GÜN’
‘Yaşamak, en önemli akademik faaliyettir’

Şehlem Sebik'in İşten Sonra Bir Gün (One Day: After Work) sergisi Danimarka Kadın Müzesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden sonra Amargi Kadın Akademisi'nde sergileniyor. Sergi çalışan kadınların gündelik hayatları üzerine. Projenin kitap haline, 2013'te, üç dilde (Danca, Türkçe ve İngilizce) ulaşılabilecek. Özetin özeti yapılacaksa, ille de bir cümleye sıkıştırılacaksa eğer: Bu, akıllı, cesur bir kadınla yapılan, eşitlik, kadınlık ve bu ikisiyle yola çıkıp hayata geçirdiği projeleri üzerine bir röportaj...»

Biraz kendinden bahseder misin?

Ankara 1980 doğumluyum. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun oldum. Lisans yıllarında toplumsal cinsiyet, fotoğraf ve eleştirel medya okumalarıyla ilgilendim. EÜ Kadın Sorunları Merkezi'nde 6 yıl gönüllü olarak çalıştım. Ulusal yarışmalarda çeşitli toplumsal duyarlılık projeleri, kadınlarla ilgili sosyal sorumluluk projeleriyle ödüller kazandım. Aynı dönemde, özel ilgi alanım olan sinema üzerine master yapmak için Ege Üniversitesi Radyo TV ve Sinema bölümüne başladım. Yüksek lisansımda kadın bedeni ve ünlü fransız filozof Michel Foucault'nun beden teorileriyle ilgilendim. 2008'de Doç. Dr. Dilek İmançer’in danışmanlığında "Beden Temsilleri: 1990 Sonrası Türk Sineması Örneği" üzerine tez yazdım. 2005'ten beri çeşitli karma sergilerde yer aldım. En son “One Day: After Work” adlı projesiyle Danimarka Hükümeti Kültürel Bursu kazandım. Aalborg Üniversitesi Feminist Araştırma Merkezi (FREIA) ve Eşitlik, Çeşitlilik ve Cinsiyet Enstitüsü'nün (EDGE) destekleriyle ilk kişisel sergimi Danimarka’da açtım. Sergi, Aalborg Üniversitesi, Aarhus Kadın Müzesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sergilendikten sonra Amargi İstanbul’da sergilenmeye başlandı. 20 Mayıs’a kadar burada sergilenecek. Bunun dışında akademik çalışmalar da yaptım.

Şu an neler yapıyorsun?Şu anda Amargi’de gönüllü olarak çalışıyorum. Aynı zamanda freelance fotoğrafçılık ve belgesel film yönetmen yardımcılığı yapıyorum.

Bu son serginden bahseder misin?Son sergim çalışan kadınların gündelik hayatları üzerine. Çalışan annelerin işten sonraki anlarının nasıl geçtiğini fotoğraflamak istedim. Fotoğrafı araştırma projemin bir aracı olarak kullandım. Neden böyle bir proje yapma gereği duydun diye sorarsanız, birebir kadın çalışmalarında araştırdığımız ve çalıştığımız konuların gündelik hayatımızda tezahürlerinin nasıl olduğunu görünür kılarak bu konuya dikkat çekmek istedim. Çünkü ben kişisel olanın aslında politik olduğuna inanıyorum.


»Projenin çıkış noktası neydi?
Bu projeye başlarken kendi hayatımdan yola çıktım. Üniversiteden mezun olduktan sonra master yaptım ve uzun zaman akademik çevrede zaman geçirdim. Çalışmalarımdan bir kazanç sağlayamadım. Daha sonra geçimimi sağlamak için yaklaşık bir yıl kadar bir ambalaj fabrikasında çalıştım. Bu zaman içerisinde sabah saat altıda kalkıp akşam sekiz buçukta eve döndüğüm bir iş tecrübem oldu. Günde yaklaşık on bir saat çalışıyordum. Bu ağır çalışma koşullarının çalışan anneleri daha çok etkilediğini gözlemledim. Çalışan bu annelerin içerisinde “süper anne” diye nitelendirdiğimiz kesimin ne kadar fazla olduğunu, erkeklerle aynı koşullarda çalışan kadınların evde de çalışmaya devam ettiklerini, hobilerinin çoğu zaman kendilerine ayırabilecekleri zamanlarının olmadığı için olamadığını, ücret politikalarının farklılıklarını, bu farklılıkları yadırgamadıklarını gördüm. Çevremde gördüğüm bu küçük kesitten yola çıkarak acaba diğer evli, çocuklu ve çalışan kadınların hayatları nasıl diye düşündüm. Gündelik pratikler üzeri okuma üzerinden bir görsel çalışma yapılsa ne güzel olur dedim. Bir de “bu işte bir terslik var, bizim bu kadar çalışmamız doğal değil” deyip Avrupa’da çalışma saatlerini araştırdım. Avrupa’da insanlar neredeyse bizim yarı zamanımızda çalışıyormuş. Ayrıca çalışan kadınların doğum izinleri, eşit işe eşit ücret politikaları, yasal düzenlemeler bizimkinden bildiğimiz gibi daha farklı. Bu ülkeler içerisinde “gelişmiş” tabirini kullanmayı sevmiyorum ama sosyal haklar konusunda gelişmiş ülkelerin daha çok kuzey ülkeleri olduğunu gördüm. Bu ülkelerden Danimarka’nın zaman kullanımları ve boş zaman açısından Avrupa ülkeleri arasında en iyi yerde olduğunu öğrendim.

»İnsanların sergiye tepkileri nasıl?

İnsanlar sergiyi gezdiklerinde kendi hayatlarından bir şeyler buluyor. Sergi bir anlamda kadınların gündelik hayatta yaşadıkları şeylerin aslında akademik alanda bir araştırma konusu olduğunu gösterdi. Sergi defterindeki yorumlardan bunu anlayabiliyorum. Mesela sergi defterine bir kadının kendi yaşam deneyimini sergiden sonra daha çok düşündüğünü yazması beni sevindirdi çünkü ben de tam da bunu yapmak istemiştim.

»Türkiye’de ve Danimarka'da, sergiye tepkilerde farklılıklar var mı?

Türkiye’de insanlar Avrupa ile aramızda ne kadar farklılık olduğunu görmek istiyor gibi. Bana sorulan sorularda genellikle onların ne kadar “gelişmiş” bizim ne kadar “geri kalmış” olduğumuzu tasdik etmem isteniyor. Ama bence sosyal haklar gerçekten gelişmiş olsa da kadınların hayatlarında çok benzerlikler var. Açıkçası orada da kadınlar erkeklerden daha çok çalışıyor ve daha çok efor sarf ediyor. Ayrıca çocukların okullarına ve yaptıkları sosyal aktivitelere bağlı olarak izlemek zorunda oldukları bir zaman çizelgesi var. Bu da modern yaşamda hayatları bir bakıma aynılaştırıyor. Danimarka’da projeye katılan gönüllüler zamanlarını benimle geçirirken çok doğaldı. Türkiye’de bazı evlerde televizyonun davranışları ne kadar etkilediğini gözlemledim. Mesela yemek hazırlıkları çekimlerinde “yemekteyiz” programı formatında davranışlar oldu.

»Bu proje üzerine çalışırken neler hissettin, neler öğrendin, nelere şaşırdın?

Proje üzerinde çalışırken Türkiye’deki kadınların “süper zor” bir iş yaptıklarına tanık oldum. Akademik çalışmaların aslında ne kadar gündelik hayatımızın içerisinde olduğunu anladım. Amargi’de “yaşamak en önemli akademik faaliyettir” sloganımız, bir anlamda bunu doğruladı.

»Ülkemizde, kadınların aile hayatı ve sosyal yaşamdaki yerlerini nasıl değerlendiriyorsun?

Ülkemizde kadın aslında hep politik alanın malzemesi haline gelen bir yerde. Mesela siyasi temsiller hep “kadın bedeni” üzerinden yürütülüyor. Buna rağmen Meclis'te temsil edilme oranımız çok düşük, iş yaşamında kadın sayısı çok düşük. İşyerlerinde kadınlar ekonomik şiddete maruz kalıyor. Bunun dışında bildiğiniz gibi kadına yönelik şiddet son 7 yılda % 1500 arttı. Bugün ülkemizde 5.5 milyon çocuk gelin bulunuyor. Yine son 7 yılda kadınların istihdama katılımı %35’den %22’ye gerilemiş durumda. En son N.Ç. davasında çocuk yaşta tecavüze uğrayan bir kızın “rızası” olduğu konusunda bir karar alındı. Cinsel yönelimleri yüzünden şiddete uğrayan pek çok LGBT birey var. Şimdi bu gelişmelere bakarak ülkemizde kadınların hem sosyal yaşamda hem de aile yaşamlarında yerini hiç iç açıcı değerlendiremiyorum. Ama tüm bu gelişmelere rağmen kadın dayanışmasına ve örgütlü mücadeleye hâlâ inancım var. Bu konuda çalışan Kader, Kadav ve Mor Çatı gibi örgütlerin varlığı, yaptıkları özverili çalışmalar bu inancımı güçlendiriyor.

28 Mart 2012 Çarşamba

İşten Sonra Bir Gün Sergisi Amargi'de



Şehlem Sebik'in İşten Sonra Bir Gün (One Day: After Work ) Sergisi Danimarka Kadın Müzesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden sonra Amargi Kadın Akademisi'nde 30 Mart 2012 tarihinde saat 19:30'da açılıyor. Sergi 30 Mart - 1 Mayıs 2012 tarihleri arasında gezilebilir.

İş ve aile yaşamı arasındaki denge on yıllardır hem kadın çalışmaları yapan akademisyenler, hem feminist örgütler, hem de feminist aktivistler tarafından dünya genelinde gündeme getirilmekte. Konu, bir yandan ev işleri ve çocuk bakımı gibi ücretsiz çalışma aktivitelerinin eşler arasında eşit dağılımı çerçevesinde tartışılırken, diğer yandan çalışan kadınların sosyal ve kişisel bakım aktivitelerine ayırabilecekleri zaman ele alınmakta. Dünya genelinde yapılan zaman araştırmaları, kadınların ev içerisinde yapılan bu ücretsiz aktivitelere erkeklerden daha çok zaman ayırdığını göstermekte. Türkiye İstatistik kurumu’nun 2006 yılında gerçekleştirdiği “Hane Halkı Zaman Araştırması”na göre çalışan Türkiyeli anneler günlük 2 saat 8 dakikalarını, çalışan erkekler ise 51 dakikalarını ev işlerine ayırıyor. Ayrıca, Avrupa Yaşam Kalitesi araştırmalarına göre Danimarka'da evli çocuklu ve çalışan kadınların ev içi işlerini üstlenme oranı %80 iken, erkeklerin %51. Bu araştırmalardan yola çıkarak, “Avrupa ve Türkiye’deki evli, çocuklu ve çalışan kadınların yaşamları, iş, aile ve sosyal yaşamları arasındaki denge ne kadar benzer ya da farklı?” sorusu “İşten Sonra Bir Gün (One Day: After Work)” belgesel fotoğraf ve araştırma projesinin hayata geçmesini tetikledi. “İki ülkenin gelişmişlik düzeylerinin farklılıklar da göze alındığında, kadınların yaşamlarında benzerlikler ve farklılıklar neler?” projenin başlangıç sorusunu oluşturdu. Çalışmada örneklem grubunun aynı olması dikkate alınarak yaş, eğitim ve sosyal statüleri benzer olan evli, çocuklu ve çalışan 25-45 yaş arası, projeye gönüllü katılan annelerin gündelik hayatı gözlemlendi. Bununla birlikte gönüllülerin haftalık zaman çizelgeleri öğrenildi ve fotoğraf çekimlerinden önce katılımcılar ile ev içi zaman kullanımı ile ilgili anketler yapıldı. Buna göre katılımcıların zamanlarını nasıl kullandıkları, boş zamanlarında neler yaptıkları, hobileri, haftada kaç saat çalıştıkları, ev işlerini daha çok ailede kimin yaptığı, evde çalışan bir yardımcılarının olup olmadığı, gün içinde yaptıkları aktiviteler ve çocuklar ile geçirilen zamanda neler yaptıkları araştırıldı. 6'sı Danimarkalı 6'sı Türk 12 katılımcı ile gerçekleşen projede Avrupa ve Türkiye'de çalışan kadınların gündelik hayatlarındaki benzerlikler (ve farklılıklar) irdelenmeye çalışıldı. Bir araştırma methodolojisi olarak seçilen fotoğraf, bu konuyu görünür kılmayı amaçladı ve fotoğrafçının gönüllülerle geçirdiği zamanda sırasındaki gözlemleri de projeyi doğal olarak yönlendirdi. Proje Eylül 2011'de Danimarka’da Aalborg Universitesi'nde açılan sergi ile noktalandı. Serginin açılışı ile aynı zamanda Aalborg Üniversitesi'nde yeni kurulan Eşitlik, Çeşitlilik ve Cinsiyet (EDGE) Enstitüsü'nün açılışı gerçekleştirildi. Sergi Aalborg'da 1 ay sergilendikten sonra Aarhus Kadın Müzesi'nde 1 Şubat - 1 Mart arasında sergilenmek üzere taşındı. Proje 2013 yılında “Balancing Everyday Life – Debating gender roles and equality in words and pictures from Denmark and Turkey" başlığı ileDanca, Türkçe ve İngilizce olarak kitap halinde yayınlanacak.

1 Mart 2012 Perşembe

One Day After Work Exhibition in Istanbul / İşten Sonra Bir Gün Sergisi İstanbul'da




Şehlem Sebik'in İşten Sonra Bir Gün (One Day: After Work ) Sergisi Danimarka Aarhus Kadın Müzesi'nden sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampüsü'nde 5-16 Mart 2012 tarihinde açılıyor.

İş ve aile yaşamı arasındaki denge on yıllardır hem kadın çalışmaları yapan akademisyenler, hem feminist örgütler, hem de feminist aktivistler tarafından dünya genelinde gündeme getirilmekte. Konu, bir yandan ev işleri ve çocuk bakımı gibi ücretsiz çalışma aktivitelerinin eşler arasında eşit dağılımı çerçevesinde tartışılırken, diğer yandan çalışan kadınların sosyal ve kişisel bakım aktivitelerine ayırabilecekleri zaman ele alınmakta. Dünya genelinde yapılan zaman araştırmaları, kadınların ev içerisinde yapılan bu ücretsiz aktivitelere erkeklerden daha çok zaman ayırdığını göstermekte. Türkiye İstatistik kurumu’nun 2006 yılında gerçekleştirdiği “Hane Halkı Zaman Araştırması”na göre çalışan Türkiyeli anneler günlük 2 saat 8 dakikalarını, çalışan erkekler ise 51 dakikalarını ev işlerine ayırıyor. Ayrıca, Avrupa Yaşam Kalitesi araştırmalarına göre Danimarka'da evli çocuklu ve çalışan kadınların ev içi işlerini üstlenme oranı %80 iken, erkeklerin %51. Bu araştırmalardan yola çıkarak, “Avrupa ve Türkiye’deki evli, çocuklu ve çalışan kadınların yaşamları, iş, aile ve sosyal yaşamları arasındaki denge ne kadar benzer ya da farklı?” sorusu “İşten Sonra Bir Gün (One Day: After Work)” belgesel fotoğraf ve araştırma projesinin hayata geçmesini tetikledi. “İki ülkenin gelişmişlik düzeylerinin farklılıklar da göze alındığında, kadınların yaşamlarında benzerlikler ve farklılıklar neler?” projenin başlangıç sorusunu oluşturdu. Çalışmada örneklem grubunun aynı olması dikkate alınarak yaş, eğitim ve sosyal statüleri benzer olan evli, çocuklu ve çalışan 25-45 yaş arası, projeye gönüllü katılan annelerin gündelik hayatı gözlemlendi. Bununla birlikte gönüllülerin haftalık zaman çizelgeleri öğrenildi ve fotoğraf çekimlerinden önce katılımcılar ile ev içi zaman kullanımı ile ilgili anketler yapıldı. Buna göre katılımcıların zamanlarını nasıl kullandıkları, boş zamanlarında neler yaptıkları, hobileri, haftada kaç saat çalıştıkları, ev işlerini daha çok ailede kimin yaptığı, evde çalışan bir yardımcılarının olup olmadığı, gün içinde yaptıkları aktiviteler ve çocuklar ile geçirilen zamanda neler yaptıkları araştırıldı. 6'sı Danimarkalı 6'sı Türk 12 katılımcı ile gerçekleşen projede Avrupa ve Türkiye'de çalışan kadınların gündelik hayatlarındaki benzerlikler (ve farklılıklar) irdelenmeye çalışıldı. Bir araştırma methodolojisi olarak seçilen fotoğraf, bu konuyu görünür kılmayı amaçladı ve fotoğrafçının gönüllülerle geçirdiği zamanda sırasındaki gözlemleri de projeyi doğal olarak yönlendirdi. Proje Eylül 2011'de Danimarka’da Aalborg Universitesi'nde açılan sergi ile noktalandı. Serginin açılışı ile aynı zamanda Aalborg Üniversitesi'nde yeni kurulan Eşitlik, Çeşitlilik ve Cinsiyet (EDGE) Enstitüsü'nün açılışı gerçekleştirildi. Sergi Aalborg'da 1 ay sergilendikten sonra Aarhus Kadın Müzesi'nde 1 Şubat - 1 Mart arasında sergilenmek üzere taşındı. Proje 2013 yılında “Balancing Everyday Life – Debating gender roles and equality in words and pictures from Denmark and Turkey" başlığı ile Danca, Türkçe ve İngilizce olarak kitap halinde yayınlanacak.

17 Şubat 2012 Cuma

"İşten Sonra Bir Gün" Fotoğraf Projesi

İş ve aile yaşamı arasındaki denge on yıllardır hem kadın çalışmaları yapan akademisyenler hem de feminist örgütler tarafından dünya genelinde gündeme getirilmekte. Konu, bir yandan ev işleri ve çocuk bakımı gibi ücretsiz çalışma işlerinin eşler arasında eşit dağılımı çerçevesinde tartışılırken diğer yandan çalışan kadınların sosyal ve kişisel bakım aktivitelerine ayırabilecekleri zaman açısından ele alınmakta. Dünya genelinde yapılan zaman araştırmaları, kadınların ev içerisinde yapılan bu ücretsiz aktivitelere erkeklerden daha çok zaman ayırdığını göstermekte. Türkiye İstatistik kurumu’nun 2006 yılında gerçekleştirdiği Hane Halkı zaman araştırmasına göre çalışan Türkiyeli anneler günlük 2 saat 8 dakikalarını, çalışan erkekler ise 51 dakikalarını ev işlerine ayırıyor. Bunun yanında ev içerisindeki işlerin “kadının görevi” olarak görülmesi toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde içinde bulunan kültürün davranış kalıpları ve streo tipleri geliştirmekte olduğunu gösteriyor. Ayrıca Avrupa Yaşam Kalitesi araştırmalarına göre Danimarka'da evli çocuklu ve çalışan kadınların ev içi işlerini üstlenme oranı %80 iken erkeklerin %51. Bu araştırmalardan yola çıkarak evli çocuklu ve çalışan kadınların Avrupa ve Türkiye’deki yaşamları iş, aile ve sosyal yaşamları arasındaki denge ne kadar benzer ya da farklı sorusu “İşten Sonra Bir Gün (One Day: After Work)” belgesel fotoğraf projesini hayata geçirmeyi tetikledi. Projede evli, çocuklu ve çalışan 25-45 yaş arası annelerin gündelik hayatı gözlemlendi. 6'sı Dan 6'sı Türk 12 katılımcı ile gerçekleşen projede Avrupa ve Türkiye'de çalışan kadınların gündelik hayatlarındaki benzerlikler (ve farklılıklar) irdelenmeye çalışıldı. Proje Eylül 2011'de Aalborg Universitesi'nde açılan sergi ile noktalandı. Serginin açılışı aynı zamanda Aalborg Üniversitesi'nde yeni kurulan Eşitlik, Çeşitlilik ve Cinsiyet (EDGE) Enstitüsü'nün açılışı ile denk getirildi. Sergi Aalborg'da 1 ay sergilendikten sonra Aarhus Kadın Müzesi'nde 1 Şubat - 1 Mart arasında sergilenmek üzere taşındı. Serginin bir sonraki durağı İstanbul olacak.


One Day: After Work - Aarhus Women Museum


One Day: After Work - Aalborg University

News from Aalborg University

by Helene Pristed Nielsen




Launching Reception for EDGE





On 15 September EDGE hosted their launching reception and opening of a photo exhibition with works by the Turkish photographer and gender researcher Sehlem Sebik, who visited FREIA Center for Equality, Diversity and Gender in August-September 2010. We were extremely pleased with the large turnout for our reception, in spite of the fact that it was also national Election Day, and we would like to thank Ulla Langballe warmly for her priceless assistance with all practical details. We also take this opportunity to thank for presents from far and wide, not least the present from our two deans who teamed up to donate one month’s guest professorship to EDGE. Thank you very much, and we look forward to naming the professor who is coming to visit.

For those who did not have time to see it on the day, Sehlem Sebik’s photo exhibition of women’s everyday life after work is open at 3 Kroghstræde (start at room 3.228) till the end of October, when it is going to move to the Women’s Museum in Aarhus. At the moment we are looking into the possibility of publishing her photographs in a printed form. And Sehlem has asked us to say that she will be very grateful for any reactions to the exhibition. A notebook is available at room 3.228 for writing comments.

One Day Exhibition in Women Museum/ Aarhus


One Day Exhibition can be seen in Women Museum/ Aarhus
From 2nd of February to 1st of March 2012

For Danish:

One Day af Sehlem Sebik
Fotoudstilling
02. februar - 01. marts 2012

Tyrkiske Sehlem Sebik undersøger med sit kamera hverdagens rutiner i familier i Danmark og i Tyrkiet.

Emner som omsorg for børn, børnehaveafleveringer og skolegang, madlavning, fritid, tid med børn, tid til sig selv osv afbildes i hverdagens rutiner. Trods ligestilling gør kvinder stadig mere husarbejde sammenlignet med mænd, og de bruger mere tid sammen med børnene. Dette ses i udstillingen, hvor familiernes gøremål omkring børn og hjem følges i Danmark og Tyrkiet en dag: "One Day".

Fotografiet er valgt som metode til at vise kvinders daglige rutiner "One Day". I forsøg på at sammenligne har de valgte mødre relativt samme profession, alder og social status.

De er alle gift, har arbejde og er mødre og lever i byområder og alderen varierer mellem 25 and 45. Alle har en mellemlang uddannelse. Sehlem Sebik besøgte i alt 12 husholdninger fordelt mellem både Danske og Tyrkiske familie.

Dokumentarprojektet er støttet af FREIA (Feminist Research Centre) og EDGE (Centre for Equality, Diversity, Gender) begge Aalborg Universitet. Billederne viser fuldtids arbejdende mødre fra to forskellige kulturer efter arbejde "One Day".

Udstillingen ledsages af opsummeringer af undersøgelser af tidsforbrug i familier fra hhv. Turkish Institute of Statistics i 2006 og the European Quality of Life Survey fra 2010 af European Foundation om livs- og arbejdsbetingelser. De viser, at kvinder udfører flere arbejdsopgaver i hjemmet end mænd i begge lande.
Tyrkiske mødres bruger 2 timer og 8 minutter til husarbejde og børnepasning. Tyrkiske mænd 51 minutter. Fædres arbejdstid udenfor hjemmet er til gengæld længere end mødrenes.
Den europæiske undersøgelse viser at 80% of kvinderne mod 51% af mændene in Denmark dagligt varetager arbejdsopgaver i hjemmet.

Tyrkiske mænd har en arbejdsuge med 55 timer i gennemsnit, mens mænd fra de Europæiske lande arbejder færre timer.

Begge lande har love og reguleringer for arbejdstid, barselsorlov og offentlig børnepasning, men de er noget forskellige. Barselsorlov i Tyrkiet er 16 uger for kvinder, 3 dage for fædre, mens danske forældre har 52 uger betalt barselsorlov tilsammen.

Projektet rejser således også spørgsmålet om, hvordan regeringer har indflydelse på hverdagsliv gennem brug af love.

Mere om projektet findes på Sehlem Sebiks hjemmeside: http://www.sehlemsebik.com/


http://kvindemuseet.dk/dk/oplev/udstillingen/2012/februar/oneday/

18 Eylül 2011 Pazar

Kvinfo announced "One Day" Exhibition






Please visit announcement in here:
http://forside.kvinfo.dk/nyhed/aalborg-universitet-aabner-nyt-center-ligestilling

Exhibition News by Alice Bonde:

2 Eylül 2011 Cuma

One Day Project: After Work Exhibition





One Day Project: After Work


The balance between professional life and domestic life is a subject that has been the object of many scholars through the last decades. Much research focuses on women’s daily routines, equal share of the household chores (cooking, cleaning etc.), childcare (caring for and educating children), social life, and personal care activities. In addition to that, time statistics analyses in most countries claim that working women do more house hold chores compared to the men, in the family. Depending on different surveys and countries the distribution of domestic duties by gender changes from culture to culture. The values of the culture affect the relation between gender roles and unpaid house works. To emphasise and visualize this issue, a cross-cultural photography project was carried out in Denmark and Turkey named “One Day”.

The documentary project was the work of photographer Sehlem Sebik, who was supported by the Danish Government Cultural Scholarship, FREIA (Feminist Research Centre at Aalborg University) and EDGE (Centre for Equality, Diversity, Gender at Aalborg University). The project aimed to show working married mothers’ “One Day” after work. The goal of the project was to observe one day of working mothers in two different cultures. The first question was: “Are there similarities between the working mothers’ lives despite the differences between the cultures and the levels of development of the two countries? According to the research by Turkish Institute of Statistics in 2006 and the Second European Quality of Life Survey made by European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions in 2010, women do more house chores than men in both countries. Turkish working mothers spend 2 hours and 8 minutes for house hold chores and child care activities. Turkish men spend only 51 minutes on this kind of chores. In general, Turkish working mothers and house wives spend 5 hours and 17 minutes on this kind of tasks in one day. The European quality of life survey shows that the percentage of involvement in daily household work is 80% of women and 51% percent of men in Denmark. Both countries have legislations of average working hours, maternity leave, and public childcare services, but they are slightly different. Turkish men have a longer working week with 55 hours a week on average, men in other European countries work shorter hours. The average number of weekly working hours in Denmark is also lower compared to Turkey. Maternity leave in Turkey is 16 weeks for women and 3 days for fathers, whereas in Denmark parents have 52 weeks of paid maternity leave in total. The project should also be viewed in the light of these facts and the viewer should question how governmental power affects our everyday lives through the use of legislation.
Photography is selected as the method in the project to show women’s daily routines in “One Day”. In an effort to make the sample groups homogenous, the volunteers were selected among mothers that are similar in terms of profession, age and social status. Married working mothers who lived in urban areas were selected as the target group. The ages were between 25 and 45. All of the attendants had bachelor’s degrees. The project took place in 12 households with both Danish and Turkish families. Before the photography sessions, a questionnaire and a time schedule form detailing typical weekly schedules were filled by the volunteer. The observations of photographer of different households also directed the project naturally. Only mothers’ and families’ daily routines were captured. The positive acquisition of the project was understanding another culture without prejudgments through face to face communication. The families with children followed nearly the same routines as dictated by the children’s school hours, day care centres’ hours and the parents’ working hours. The exhibition is arranged to display the12 women’s “One Day” after their work with this similarity of modern life.
The exhibition can be seen at Aalborg University, Kroghstræde 3 in the area outside rooms 3.115 and 3.117 between Sep. 15th (opening reception between 14.30-17.30) and October 31st.

One Day Project: After Work Exhibition


Opening Reception and Photo Exhibition








To celebrate the launch of the new
Centre for Equality, Diversity and Gender
we invite you to the opening reception.


We will be very pleased if you are able to join us.
We offer refreshment, welcome speech by professor Birte Siim
and opening speech by Prorector Inger Askehave.


On the occasion of the reception we have also invited the Turkish
photographer and gender scientist Sehlem Sebik.
Come and see her exciting exhibition titled ”One day”.
Sign up for the reception using this link






Thursday September 15th 2011 kl. 14:30 - 17:30
Aalborg University, Kroghstraede 3,
room 3.115 and 3.117, 9220 Aalborg East

24 Temmuz 2011 Pazar

Amargi Dergi’nin 18.Sayısı Çıktı!





Amargi’nin 18. sayısının dosya konusu, ‘Ev’. Şimdiye kadar daha çok ev içi emek ve kadınların kamusal hayata katılımı çerçevesinde tartışılan evi içindeki her şeyle, kendi deneyimlerimizle birlikte ele almaya çalıştık...







Dosyamızda evin meleği ve ev kadınlığı üzerine birkaç yazı var: Ev kadını olmak ne anlama gelir, evde özgür olmak mümkün müdür? Sunahan Develioğlu ev kadını olamamayı eğlenceli bir dille anlatırken, Pınar Selek, evden uzakta olmanın bir başka kipini, evini yanında taşımayı anlatıyor. Bu hem hüzünlü hem de özgürleştirici deneyim, Sema Aslan’ın “taşınabilir evler” hayaliyle bağlantılı gibi görünüyor...

Ayşe Akalın, yazısında ev kadınlığının sınıfla ilişkisini tartışırken, Handan Çağlayan da yersiz yurtsuzlaştırılmanın anlamını hissetmemizi sağladığı yazısında, bir kadının yerinden edilmesinin onu nasıl güçsüz biri haline getirdiğini anlatıyor.

Dosya dışı yazılarda ise: Gülnur Savran Kadın İstihdamı Genelgesi vesilesiyle, kadın istihdamının bir fırsat eşitliği sorunu olarak görülmesini tartışırken, Joan Scott ile yaptığımız söyleşiyi de dergimiz sayfalarında bulabilirsiniz..

Feminist tartışmalar bölümümüzde Amargi Sözlü Tarih çalışmasını yürüten Amargist grubuyla yaptığımız söyleşi, feminist hareketin kendi üzerine düşünmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Baharda İstanbul’da bir konferans veren Kristeva’nın hem burada yaptığı konuşma hem de düşüncesi üzerine eleştirel bir yazı Hatice Yurttaş tarafından kaleme alınırken, Tiyatro Boyalıkuş üzerine Feride Eralp’in yazdığı yazı, feminist tiyatronun olanakları üzerine daha fazla düşünmemizi sağladı.

Laleper Aytek bu sayımızın hem kapak fotoğrafını, hem de fotoğrafın cinsiyeti üzerine bir yazısını armağan etti. Eda Özyurt, Heavy Metal’in kadınlarını yazdı: İsyan içinde isyan!

Dosyamız yine zengin… Dosya dışı yazılarımız yine dopdolu…

Zevkli Okumalar…

31 Ocak 2010 Pazar

amorphous-amorf

women, body, destiny

Amorf, Kadın, Beden, Benlik ...

Kadının bedeni, kimliği devlet kurumlarının sınırlarını çizdiği ölçülerde şekillendi yuzyıllardır. Amorf aslında kadındır, kadın biçimsizdir ve özgürdür.Aile v.b. kurumlar yüzyıllardır kadını boyundurluk altına almaya çalışmıştır. Ama kadın kod kırıcıdır ve üretkendir. Kadın bilinmezdir ve korkulandır. Ve toplumda bu korku yüzünden baskıya uğrar, boyundurluk altına alınmaya çalışılır. Kadın, hem bedenine hem de yazgısına işte bu yüzden sahip çıkmalıdır...







(Kısa Bir Not: Bu fotoğrafı kimlik ve itaat sergisi için beden, benlik algısı ve sınır kavramlarını düşünerek oluşturmaya çalıştım.Fotoğraf, Amargi'nin son sayısında "Amorf" başlığı ile yayınlandı.)

patriarchy of marriage

28 Ocak 2010 Perşembe

Uçan Süpürge’den “Erken ve Zorla Evlilikler” dergisi - My Work on Women Has Published in Ucan Supurge Feminist Magazine

This issue is on "Early Marriages"


Uçan Haber yeni sayısında erken ve zorla evlilikleri konu ediniyor.


Uçan Süpürge’nin dergisi Uçan Haber, bu seneki ilk özel sayısını ‘Erken ve Zorla Evlilikler’e ayırdı. Hollanda Büyükelçiliği’nin desteğiyle yayımlanan sayı, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’nin yıllardır erken ve zorla evlilikler üzerine yürüttüğü çalışmaların, bu konudaki birikimlerinin bir sonucu.

Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da sorun

Dergi, dünyanın pek çok bölgesinde sıklıkla görülen ve her yıl binlerce kadını mağdur eden bu toplumsal soruna Türkiye’den bakıyor, ancak; başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın erken ve zorla evliliklerle nasıl mücadele ettiğini de gözler önüne seriyor.

Son iki yılın erken ve zorla evliliklere ilişkin haberlerinden UNICEF Türkiye’nin konuyla ilgili görüşüne, küçük yaşta ve rızaları olmaksızın evlendirilmiş kadınların deneyimlerini anlattıkları öykülerden kimlerin çözümün bir parçası olabileceğine kadar birçok yazı Uçan Haber’in sayfalarında kendine yer açıyor.

Zamansız ve rızasız evlilik

Dergide, feminist araştırmacı Leyla Pervizat, Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Rüstem Erkan ve Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi başkanı Şahin Antakyalıoğlu ile yapılmış söyleşiler de yer alıyor. Söyleşilerden bir diğerinin konuğu, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde geçen yaz erken evlilikleri araştırmak amacıyla kurulan alt komisyona başkanlık eden milletvekili Öznur Çalık. Derginin son söyleşisinde ise, yönetmen Ayfer Ergün, Etiyopya’da çektiği “Bir Bebek İçin Bir Öküz” adlı belgeseli üzerinden erken hamileliğe bağlı fistül hastalığını ve kadınların yaşadıklarını anlatıyor.

Bu özel sayıda Hollanda, Almanya, Norveç, Avusturya, Fransa, Danimarka, Finlandiya, İspanya, İngiltere, ABD, Hindistan ve Afganistan’da erken ve zorla evliliklerin yarattığı hak ihlalleri ve hükümetlerin aldığı önlemler de anlatılıyor. Derginin yazarları yine iddialı: Gülnur Elçik “Diyanet erken evlilikle erken evlilik yapmamalı”, Pınar Öğünç “Oyun kimin için bitiyor”, Işıl Bayraktar “Kutsanan bekaret”, Pınar Dursun “Vajinismus”, Hülya Anbarlı “Bu dil erkek”, Gül Yaşartürk “Ben kızım, hata bende değildir dede”, Nursel Şengür “‘Hayır!’ diyen çocuklar olalım”, İlayda Vurdum “Bu kızlar neden evleniyor”, Gözde Dağdelen “Fırsat bulup da aşık olmadım” başlıklı yazılarıyla evliliğin zamansız ve rızasız olanına itiraz ediyorlar. Selin Berghan ulusal ve uluslararası mevzuata dikkat çekerken, Yemen’in ilk kadın yönetmeni Khadije Al Salami, kendisi gibi 11 yaşında evlendirilen Amina’nın öyküsünü nasıl filme çektiğini anlatıyor. Özlem Kınal ise soruyor: Zorla evlilik mağdurları bir danışma merkezi ve acil telefon hattı olmalı mı?

Nikahlı şişme bebeğe dönüşmek

Dergide 9 sivil toplum kuruluşu temsil ediliyor: Kozadan İpeğe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi, Ankara Barosu, Documentarist, Elele (Fransa), Orient Express (Avusturya), Sosyal Demokrasi Vakfı, Pozitif Yaşam Derneği, Kaos GL, Pembe Hayat temsilcileri yazı, ve yorumlarıyla Uçan Haber’e katkıda bulunuyor. Derginin görselleri ise fotoğraf sanatçıları Hakan Aydoğan, Hülya Anbarlı, Şehlem Sebik, Stephanie Sinclair, Işık Gülçubuk, Latife Özyurt ve Nurhan Doğan ile ressam Aynur Ekmekçi’ye ait.

Evliliğin 33 çeşidi, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 20. yılında neredeyiz, erken evliliğin HIV/AIDS’le ilişkisi, Muşlu kadınların daha genç olamadan yaşlanmaya isyanı, üniversite öğrencilerinin zorla evlilik tanımı, eşcinsel ve transeksüel kadınların nikahlı şişme bebeğe dönüşmeye itirazı, Ankara Mamak’ta geçmişe dönüp nasıl evlendiklerini anlatan kadınlar… hepsi Uçan Haber’in ‘Erken ve Zorla Evlilikler’ özel sayısında. Dergi 5 TL’den satılıyor.

Bilgi için:

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği

Selen Doğan

Tel: 0 312. 427 00 20 / 20

E-posta: ucanhaber@ucansupurge.org

29 Kasım 2009 Pazar

a shot from horse racing



Izmır / Buca

a rainy day




I shot this photograph on a rainy day, at the Port of Izmir, a girl was trying to run away from the rain, then suddenly she started enjoying it.
That's the story.

Şehlem Sebik

1 Ekim 2009 Perşembe

AMARGİ FEMİNİST DERGİ'NİN YENİ SAYISI ÇIKTI - AMARGI FEMINIST MAGAZINE'S NEW ISSUE HAS PUBLISHED

Its a good chance to make a contribution on the AMARGI Feminist Magazine
Thanks Amargi


Amargi Feminist Dergi yeni sayısında ‘Cinsel Şiddet’i tartışıyor.

Taciz ve tecavüze odaklanan bu dosyada, alanda uzun süredir çalışan feministlerden Nazik Işık’la konuştuk. Feminist hareketin daha yeni iki deneyimi ise Özgül Akıncı ve Özlem Çolak’ın Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu’na ve Selda Tuncer’in ‘Kasklı Tecavüzcü’ davasına ilişkin yazılarında izlenebilir.

Nükhet Sirman, Kuzey İrlanda’da bir hapishanede kadın mahkumların üst aramasını feminist gözle analiz eden bir antropoloğun yazdıklarını aktarıyor. Arkadaşımız Esen Özdemir’in Eren Keskin ile yaptığı görüşmede, açığa çıkarılması vatana ihanetle eşleştirilen gözaltında taciz ve tecavüzle cesurca mücadele eden kadınların deneyimini okuyoruz. Bu deneyimin bir başka yüzü, yani tacizin ve tecavüzün kendi ‘yoldaşları’ tarafından da görünmez kılınışı, Hazal Halavut’un yazısında ele alınıyor. Melek Göregenli, tacizin ve tecavüzün meşrulaştırılmasının yalnızca namus kavramıyla olmadığına dikkat çekiyor.

Zeynep Direk, bedeni bir iktidar alanı olarak sorunsallaştıran Foucault’nun cinsel şiddeti ele alış biçimini sorguladığı yazısında, cinsiyetler arası iktidar ilişkilerini hesaba katmadan tecavüzü anlamanın mümkün olmayacağını söylüyor. Dicle Koğacıoğlu, Eva Lundgren’in ‘Şiddetin Normalleştirilme Süreci’ isimli kitabı ve bu kitabın Türkçe çevirisinin tanıtım toplantısında yapılan sunumları anlatıyor. Kitap ikili ilişkilerde kadınların erkeklerin şiddetinin hedefi olmasının, erkeklerin fail olarak özelliklerinden çok kadınlık ve erkeklik rolleri ile ilgili olduğunu vurguluyor.

Edebiyatı ve sinemayı Hande Öğüt, medyayı Senem Donatan tartışıyorlar. Habibe Yılmaz Kayar Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ‘cinsel özgürlüğe karşı işlenen suçlar’ başlığı altında ele alınan cinsel suçlara ilişkin tanım ve yaptırımlar hakkında bilgi veriyor. Kadriye Bakırcı’nın Nilgün Yurdalan’la yaptığı görüşmede iş yerinde cinsel tacizin yasayla nasıl düzenlendiğini ve bu düzenlemenin ne gibi sorunlar taşıdığını anlatıyor. Şebnem Korur Fincancı, son günlerde sıkça gündeme gelen adli tıp kurumu uygulamalarına ilişkin bilgi ve görüşlerini bizimle paylaşıyor.

Politika tartışmalarına da devam ediyoruz. Aksu Bora, merkez-yerel ilşkisini sorgularken, Sinem Mısırlıoğlu yaşadığı Trabzon üzerinden bu tartışmayı sürdürüyor. Kamer’li kadınlar, feminizmin Türkiye sorunları, kadın hareketi sorunları ve fark edilenler üzerinden anlamını tartışıyorlar. Gülsen Ülker Al da kürt sorunu ve savaş üzerinden başlayan bir başka tartışmayı sürdürüyor: Kadınlar neden barışı savunur?

“Armudun Sapı, Üzümün Çöpü” başlıklı köşesiyle bir süredir dergimize harikulade bir ses katan Hatice Meryem, bu sefer “Kendini Karnında Unutan Kadınlar” yazısıyla, kadınlığın dramatik hakikatini mizahi ama çok acıtan bir üslupla anlatıyor.

Bu sayıda da ‘Dünya Alem’ ve ‘Bunları Yaşadık’ sayfalarımızda, son üç ayda kadın hareketi ile ilgili haberleri bulabilirsiniz. Sayfalarımızda her zamanki gibi filmler, kitaplar ve sergilerden bahsediyoruz.. "tasidi yazgisini bedeninde kadin, toplumca sekillenen.." diyen Sehlem Sebik, ‘Kimlik ve Itaat’ sergisinden bir isiyle bu sayidaki foto roportaj sayfamizin konugu oluyor...


Sonbahar sayısına hoş geldiniz! Siz bu dergiyi okurken, Türkiye’de önemli değişiklikler yaşanabilir. Kimbilir? Belki de umutlar gerçek olur. Belki de Kış sayısında neşe saçarız!





Amargi Feminist Dergi

Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sokak No:16 Beyoğlu İstanbul

(0212) 251 01 54

amargidergi@yahoo.com

Kaynak: http://www.amargi.org.tr/?q=node/386

31 Temmuz 2009 Cuma

9 Temmuz 2009 Perşembe

31 Mayıs 2009 Pazar

16 Şubat 2009 Pazartesi

4 Şubat 2009 Çarşamba

19 Ocak 2009 Pazartesi

22 Aralık 2008 Pazartesi

21 Kasım 2008 Cuma

ulusoy travel


Ulusoy Travel
Aralık 2008
Sayfa 30



http://www.emecmua.com/YayinDetay.aspx?DID=24#


Ulusoy Travel
Ekim 2008
Sayfa 30-31

11 Ekim 2008 Cumartesi

Oryantalist bir kombinasyon

BURHAN ÖÇAL, İZDSO VE MÜZİĞİN EVRENSEL DİLİ



Fotoğraf: Şehlem Sebik


Kombinasyonlardan hep hoşlanmışımdır. Güzel melodilerin karmaşık ritmik yapılarla birlikte klasik ve birleştirilmesi güç olan element sentezi... Bu karışımlar, kombinasyonlar her dinleyişimde müziğin evrensel doğasına bir kez daha saygı duymama neden olmuştur. 9 Ekim Perşembe günü de İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın açılış konserine konuk sanatçı olarak katılan Burhan Öçal İZDSO ile birlikte verdiği konserde böyle bir sentez yarattı. Klasik müzik ve darbukanın ritimleriyle Öçal’ın ‘kaynaşım müziği’ benim de içinde bulunduğum Fuar Açık Hava Tiyatrosu’ndaki dinleyenleri bambaşka dünyalara götürdü.

Öçal’ın çalışmalarını oryantalist bulduğum için ön yargıyla gittiğim konserden farklı duygularla ayrıldım. Aslında, eleştirel bir alt okumada oryantalist algı kalıplarıyla şekillendiğini düşündüğüm Burhan Öçal ve onun müziği genel hayata bakış tarzımla hiç uyuşmuyor. Çünkü oryantalist söylemde Batı üzerinden Doğu okumaları yapılırken Doğu estetize edilip yeniden yapılandırılmaya gidilir. Edward Said ‘şarkiyatçılık’ adlı eserinde Batıyı şark’a egemen olan, şark’ı yeniden yapılandıran ve şark üzerinde yetki kuran bir Batı biçemi tablosu çizer. Bu düşünceye göre bir Batılının Doğu üzerine şekillenen algı kalıpları da egemen söylemdeki karşılaşmalarıyla bağlantılıdır. Burhan Öçal’ın da Kırklareli’nde doğan ve yaşamının büyük bir kısmını yurt dışında geçiren biri olarak bu kalıplara aşina olduğunu düşünüyorum. Fakat onun müziğinde gördüğüm içtenlik beni eleştirel perspektifin olumsuz yüklemelerinden bir bakıma arındırdı. Ve ben de Öçal’ın müziğinin etkisi ile başka dünyalara giden, hayallere dalan insanlar arasına katıldım.

Umarım Öçal bir daha İzmir’e gelir ve en önlerden yer ayırtabilirim.

9 Eylül 2008 Salı

photojournalism

Mevlevi Semazens



























Sufi semazens in ritual